En son konular
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
EVLİYA ÇELEBİ
1 sayfadaki 1 sayfası
EVLİYA ÇELEBİ
EVLİYA ÇELEBİ ( 1611 - 1682) SEYYAH
* Müslüman Seyyahların en ünlülerinden
1611'de İstanbul'un Unkapanı semtinde doğdu. Aslen Kütahyalı olan ai-
lesi, fetihten sonra İstanbul'a yerleşmiştir. Babası Saray-ı Hümayun
kuyum-
cubaşısı Derviş Mehmed Zılli Efendi'dir. Devrin büyük imamlarından Ev-
liya Mehmed Efendi'ye çok hürmet duyduğu için, oğlunun ismini Evliya
koydu. Soyu Ahmed Yesevi'ye dayanmaktadır.
İlk tahsilini Sıbyan Mektebi'nde yapan Evliya Çelebi, daha sonra Unka-
panı, Fil Yokuşu'ndaki Hamid Efendi Medresesi'nde yedi yıl eğitim gördü.
Bu arada Sadizade Darulkurra'sına giderek Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Ba-
basından da zamanın güzel sanatlarından olan hüsnü hat (güzel yazı),
nakış,
tezhib (süsleme) öğrendi. Arapça eğitimi gördü. Bu arada şiirler de yazma-
ya başladı. İlmine, ahlakına ve sesinin güzelIiğine hayran kalan 4. Murad,
onu özel hizmetine aldı (1635).
4. Murad'a takdim edilen Evliya Çelebi, yüksek seviyede devlet
adamlarının,
ilim erbabının ve askeri şahsiyetlerin yetiştiği kaynakları en büyükle-
rinden biri olan Enderun Mektebi'ne alındı. Burada dört yıl kaldıktan
sonra 40 akçeyle sipahi zümresine katıldı. Evliya Çelebi, genç yaşta
(1630'larda) seyahat etmek, yeryüzünde yaşayan çeşitli topIulukları,
kurulan medeniyetleri, mimari eserleri tanımak arzusuna düştü. Buna,
içinde yaşadığı çevrenin büyük ölçüde sebep teşkil ettiği görülmektedir.
Babasının, Kanuni Sultan Süleyman devrinden kalma, güngörmüş bir kişi
olması, hepsi hoşsohbet kimseler olan babasının arkadaşlarının anlattığı
şeyler, zaten insanları, yeryüzünü tanımaya meraklı olan Evliya Çelebi'yi,
gezip görmeye, tanımaya daha da heveslendirdi.
Bir süre bu fikri nasıl gerçekleştirebileceğini düşündüğünü; ''Peder ve
mader (anne) ve üstad ve birader kahırlarından nice halas olup, cihankeş
olurum'' sözleriyle belirten Evliya Çelebi, Aşure gecesi, rüyasında Yemiş
İskelesi'ndeki Ahi Çelebi Camii'nde kalabalık bir cemaat arasında Peygam-
ber Efendimizi (sav} görmüş, huzuruna varınca; ''Şefaat ya Rasulallah''
de-
miştir. Peygamber Efendimiz de tebessüm buyurup, bu gence hemen şefa-
atini müjdelemiş, hem de seyahati ihsan etmiş, orada bulunan Sa'd b. Ebi
Vakkas (ra) da gezdiği yerleri ve gördüklerini yazmasını tavsiye etmiştir.
Uykudan uyanınca ilk iş olarak, rüyasını zamanın meşhur yorumcuların-
dan Kasım Paşa Mevlevihanesi Şeyhi Abdullah Dede'ye anlatır. Dede, bu
parlak rüyayı güzelce yorumladıktan sonra, ''Başlangıçta, bizim
İstanbulcağızı
tahrir eyle'' tavsiyesinde bulunur. Evliya Çelebi'nin ilk faaliyeti olan
İstan-
bul gezileri neticesinde başlı başına bir İstanbul tarihi sayılabilecek
Seya-
hatname'nin birinci cildi meydana gelmiştir. Ancak babası, Evliya Çele-
bi'nin taşraya çıkmasına uzun zaman karşı koyup, izin vermemiştir. Fakat
1640'ta, eski dostu Okçuzade Ahmed Çelebi ile gizlice Bursa'ya giden Ev-
liya Çelebi'nin bu yolculuğu bir ay sürer. Dönüşünde artık oğlunu tutama-
yacağını anlayan babası, seyahat tek çıkmasına izİn verir .Türk İslam ede-
biyatının, dünyaca tanınmış bir şahsiyeti böylece doğar .
1630'da İstanbul'dan başladığı gezi, ölüm tarihi olan 1682'de son buldu.
Bu zaman zarfında Anadolu, Suriye, Filistin, Rumeli, Macaristan, Transil-
vanya, Polonya, Almanya, Avusturya, Bosna-Hersek, Hollanda, Dalmaçya,
Kırım, Kafkasya, İran, Suriye, Irak, Mısır, Hicaz ve Girit'e gitti. Hatta
Su-
dan'a, Habeşistan'a kadar uzandı.
Evliya Çelebi, gezip gördüğü yerlerin bütün özelliklerini, inceliklerini
kaleme aldı. Köklü incelemelerde bulundu. Bölgelerin ahlak, görgü, örf ve
adetlerini, meşhur kişilerini, tarihi eserlerini, binalarını ve
tarihlerini
detaylı bir şekilde yazdı.
Seyahatleri esnasında savaşlara da katıldı. Silahını kalemi kadar iyi kul
-
landığını ispat etti. Eserinde savaş hatıralarım da kaydetti.
İstanbul'da dört yıl kaldıktan sonra, Yusuf Paşa ile Hanya seferine katı-
lan Evliya Çelebi, sonra tekrar İstanbul'a döndü. Ertesi yıl (1647'de)
Def-
terdarzade Mehmed Paşa ile Erzurum'a gitti ve bu arada Tiflis ile Bakü'yü
gezdi. Defterdarzade'nin Şuşik Beyi üzerine yaptığı sefere de katılan
Çele-
bi. Azerbaycan ve Gürcistan'ı da görmek fırsatını buldu.
Gürcistan seferinde bulunduktan sonra 1647 kışını Erzurum'da geçirdi. Bu
sırada devlet, Vardar Ali Paşa isyanına karşı gerekli işlerle uğraşırken,
Anadolu'daki paşalarla anlaşmaya çalışan Defterdarzade, Evliya Çelebi'yi
kuvvet toplamak ve mektup getirip-götürmekle görevlendirdi.
1650'de Melek Ahmed Paşa'nın, sadrazam olması üzerine,
Evliya Çelebi'nin eline pek çok yeri gezme fırsatı geçti. Celalileri
cezalan-
dırmak üzere ordu ile Söğüt yöresine gitti. Sadrazam, Özi Beylerbeyiliğine
tayin olununca, Evliya Çelebi'nin de ilk Rumeli seyahati başladı. (23
Ağus-
tos 1651-Haziran sonları 1653). Seyehate, bazen Melek Ahmed Paşa ile ba-
zen de yalnız çıktı. Rusçuk'tan İstanbul'a mektup getirip-götürdü.
Silistre'ye
gitti. Özi eyaletinin kasaba ve köylerini dolaştı. Babadağı köylerinde
gör-
düklerini yazdı. Sofya'da bulundu.
Vasvar antlaşmasından sonra elçi olan Kara Mehmed Paşa'nın maiyetin-
de Viyana'ya gitti. 1668'de ise İstanbul'dan çıkıp kara yolu ile Batı
Trakya,
Makedonya ve Teselya'yı gezdi. Mora sahillerine ve oradan da Kandiye'nin
fethinde bulunmak üzere Girit Adası'na geçti. Mayna isyanı üzerine tekrar
Mora'ya dönüp, Adriya sahillerini dolaştı. Senelerce at üzerinde seyahat
et-
mesi, cirit oynaması, iyi silah kullanması, Evliya Çelebi'nin çevik ve
sıh-
hatli bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Evlenmediği, çocuğu olma-
dığı bilinmektedir. Zengin ve köklü bir aileye mensup olup, gezi gayesiyle
gittiği çeşitli yerlerde vazifeler almış, katıldığı pek çok savaştan
aldığı ga-
nimetler, verilen hediyeler ve gezdiği yerlerde yaptığı ticaretten elde
ettiği
para ile rahat bir hayat sürmüştür. Ölüm tarihi kati olarak bilinmemekle
birlik-
te 1682 olduğu tahmin edilmektedir .
Evliya Çelebi'nin, gerek padişahlar ve gerekse diğer ileri gelen devlet
erkanıyla
yakın ahbaplıklar kurmuş olmasına rağmen, hiçbir makam-mevki hırsına ka-
pılmadığı görülüyor. O, ömrünü, gezip-görmeye, yeni insanlar ve beldeler
tanımaya, onlar hakkında bilgiler edinmeye adamıştır. Seyahat hatırı için
pek
çok kimseyle, maitende bulunduğu kişilerle hoş geçinmek gibi zor bir işin
üs-
tesinden gelen Çelebi, uysal yaradılışlı, zekası, nüktedanlığı ve kültürü
saye-
sinde meclislerin neşesi olan, her yerde aranan pek sevimli bir zattı.
Bütün sa-
mimiliğine ve hoşgörüsüne rağmen, gördüğü uygunsuzlukları, açık veya
kapalı bir dille tenkid etmekten çekinmedi.
"Evliya Çelebi Seyahatnamesi" adıyla şöhret bulan eseri, özellikle geçen
yüzyıldan beri tarih ve etnografya araştırıcıları için çok ilgi çeken bir
kay-
nak oldu.
Seyyah olduğu kadar hattat, nakkaş, musıkişinas ve şair olan Evliya Çe-
lebi, Seyahatname'sinde şiirlerine de yer verdi.
Çok güzel bir taklitçi olan Evliya Çelebi, eserinde, tanıdıklarının gülünç
taraflarını açık bir dille anlattı. Anlatışında görülen mübalağaların
mizah
merakından kaynaklandığı ileri sürülür .
Güzel sesi ve hoş şohbetiyle, padişah, vezir ve komutanların dikkatini
çekti. Devrin en tanınmış şahıslarıyla konuştu. Eserinde onları hicvetmek-
ten çekinmedi. ''Seyahatname''nin hala zevkle okunması, biraz da bu özel-
liği yüzündendir .
Evliya Çelebi, seyahatnamesini kaleme alırken, Kazvini, Makrizi, Ta-
ber , Zehebi, Celalzade, Solakzade gibi yazarların eserlerinden de
faydalan-
mıştır.
* Müslüman Seyyahların en ünlülerinden
1611'de İstanbul'un Unkapanı semtinde doğdu. Aslen Kütahyalı olan ai-
lesi, fetihten sonra İstanbul'a yerleşmiştir. Babası Saray-ı Hümayun
kuyum-
cubaşısı Derviş Mehmed Zılli Efendi'dir. Devrin büyük imamlarından Ev-
liya Mehmed Efendi'ye çok hürmet duyduğu için, oğlunun ismini Evliya
koydu. Soyu Ahmed Yesevi'ye dayanmaktadır.
İlk tahsilini Sıbyan Mektebi'nde yapan Evliya Çelebi, daha sonra Unka-
panı, Fil Yokuşu'ndaki Hamid Efendi Medresesi'nde yedi yıl eğitim gördü.
Bu arada Sadizade Darulkurra'sına giderek Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Ba-
basından da zamanın güzel sanatlarından olan hüsnü hat (güzel yazı),
nakış,
tezhib (süsleme) öğrendi. Arapça eğitimi gördü. Bu arada şiirler de yazma-
ya başladı. İlmine, ahlakına ve sesinin güzelIiğine hayran kalan 4. Murad,
onu özel hizmetine aldı (1635).
4. Murad'a takdim edilen Evliya Çelebi, yüksek seviyede devlet
adamlarının,
ilim erbabının ve askeri şahsiyetlerin yetiştiği kaynakları en büyükle-
rinden biri olan Enderun Mektebi'ne alındı. Burada dört yıl kaldıktan
sonra 40 akçeyle sipahi zümresine katıldı. Evliya Çelebi, genç yaşta
(1630'larda) seyahat etmek, yeryüzünde yaşayan çeşitli topIulukları,
kurulan medeniyetleri, mimari eserleri tanımak arzusuna düştü. Buna,
içinde yaşadığı çevrenin büyük ölçüde sebep teşkil ettiği görülmektedir.
Babasının, Kanuni Sultan Süleyman devrinden kalma, güngörmüş bir kişi
olması, hepsi hoşsohbet kimseler olan babasının arkadaşlarının anlattığı
şeyler, zaten insanları, yeryüzünü tanımaya meraklı olan Evliya Çelebi'yi,
gezip görmeye, tanımaya daha da heveslendirdi.
Bir süre bu fikri nasıl gerçekleştirebileceğini düşündüğünü; ''Peder ve
mader (anne) ve üstad ve birader kahırlarından nice halas olup, cihankeş
olurum'' sözleriyle belirten Evliya Çelebi, Aşure gecesi, rüyasında Yemiş
İskelesi'ndeki Ahi Çelebi Camii'nde kalabalık bir cemaat arasında Peygam-
ber Efendimizi (sav} görmüş, huzuruna varınca; ''Şefaat ya Rasulallah''
de-
miştir. Peygamber Efendimiz de tebessüm buyurup, bu gence hemen şefa-
atini müjdelemiş, hem de seyahati ihsan etmiş, orada bulunan Sa'd b. Ebi
Vakkas (ra) da gezdiği yerleri ve gördüklerini yazmasını tavsiye etmiştir.
Uykudan uyanınca ilk iş olarak, rüyasını zamanın meşhur yorumcuların-
dan Kasım Paşa Mevlevihanesi Şeyhi Abdullah Dede'ye anlatır. Dede, bu
parlak rüyayı güzelce yorumladıktan sonra, ''Başlangıçta, bizim
İstanbulcağızı
tahrir eyle'' tavsiyesinde bulunur. Evliya Çelebi'nin ilk faaliyeti olan
İstan-
bul gezileri neticesinde başlı başına bir İstanbul tarihi sayılabilecek
Seya-
hatname'nin birinci cildi meydana gelmiştir. Ancak babası, Evliya Çele-
bi'nin taşraya çıkmasına uzun zaman karşı koyup, izin vermemiştir. Fakat
1640'ta, eski dostu Okçuzade Ahmed Çelebi ile gizlice Bursa'ya giden Ev-
liya Çelebi'nin bu yolculuğu bir ay sürer. Dönüşünde artık oğlunu tutama-
yacağını anlayan babası, seyahat tek çıkmasına izİn verir .Türk İslam ede-
biyatının, dünyaca tanınmış bir şahsiyeti böylece doğar .
1630'da İstanbul'dan başladığı gezi, ölüm tarihi olan 1682'de son buldu.
Bu zaman zarfında Anadolu, Suriye, Filistin, Rumeli, Macaristan, Transil-
vanya, Polonya, Almanya, Avusturya, Bosna-Hersek, Hollanda, Dalmaçya,
Kırım, Kafkasya, İran, Suriye, Irak, Mısır, Hicaz ve Girit'e gitti. Hatta
Su-
dan'a, Habeşistan'a kadar uzandı.
Evliya Çelebi, gezip gördüğü yerlerin bütün özelliklerini, inceliklerini
kaleme aldı. Köklü incelemelerde bulundu. Bölgelerin ahlak, görgü, örf ve
adetlerini, meşhur kişilerini, tarihi eserlerini, binalarını ve
tarihlerini
detaylı bir şekilde yazdı.
Seyahatleri esnasında savaşlara da katıldı. Silahını kalemi kadar iyi kul
-
landığını ispat etti. Eserinde savaş hatıralarım da kaydetti.
İstanbul'da dört yıl kaldıktan sonra, Yusuf Paşa ile Hanya seferine katı-
lan Evliya Çelebi, sonra tekrar İstanbul'a döndü. Ertesi yıl (1647'de)
Def-
terdarzade Mehmed Paşa ile Erzurum'a gitti ve bu arada Tiflis ile Bakü'yü
gezdi. Defterdarzade'nin Şuşik Beyi üzerine yaptığı sefere de katılan
Çele-
bi. Azerbaycan ve Gürcistan'ı da görmek fırsatını buldu.
Gürcistan seferinde bulunduktan sonra 1647 kışını Erzurum'da geçirdi. Bu
sırada devlet, Vardar Ali Paşa isyanına karşı gerekli işlerle uğraşırken,
Anadolu'daki paşalarla anlaşmaya çalışan Defterdarzade, Evliya Çelebi'yi
kuvvet toplamak ve mektup getirip-götürmekle görevlendirdi.
1650'de Melek Ahmed Paşa'nın, sadrazam olması üzerine,
Evliya Çelebi'nin eline pek çok yeri gezme fırsatı geçti. Celalileri
cezalan-
dırmak üzere ordu ile Söğüt yöresine gitti. Sadrazam, Özi Beylerbeyiliğine
tayin olununca, Evliya Çelebi'nin de ilk Rumeli seyahati başladı. (23
Ağus-
tos 1651-Haziran sonları 1653). Seyehate, bazen Melek Ahmed Paşa ile ba-
zen de yalnız çıktı. Rusçuk'tan İstanbul'a mektup getirip-götürdü.
Silistre'ye
gitti. Özi eyaletinin kasaba ve köylerini dolaştı. Babadağı köylerinde
gör-
düklerini yazdı. Sofya'da bulundu.
Vasvar antlaşmasından sonra elçi olan Kara Mehmed Paşa'nın maiyetin-
de Viyana'ya gitti. 1668'de ise İstanbul'dan çıkıp kara yolu ile Batı
Trakya,
Makedonya ve Teselya'yı gezdi. Mora sahillerine ve oradan da Kandiye'nin
fethinde bulunmak üzere Girit Adası'na geçti. Mayna isyanı üzerine tekrar
Mora'ya dönüp, Adriya sahillerini dolaştı. Senelerce at üzerinde seyahat
et-
mesi, cirit oynaması, iyi silah kullanması, Evliya Çelebi'nin çevik ve
sıh-
hatli bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Evlenmediği, çocuğu olma-
dığı bilinmektedir. Zengin ve köklü bir aileye mensup olup, gezi gayesiyle
gittiği çeşitli yerlerde vazifeler almış, katıldığı pek çok savaştan
aldığı ga-
nimetler, verilen hediyeler ve gezdiği yerlerde yaptığı ticaretten elde
ettiği
para ile rahat bir hayat sürmüştür. Ölüm tarihi kati olarak bilinmemekle
birlik-
te 1682 olduğu tahmin edilmektedir .
Evliya Çelebi'nin, gerek padişahlar ve gerekse diğer ileri gelen devlet
erkanıyla
yakın ahbaplıklar kurmuş olmasına rağmen, hiçbir makam-mevki hırsına ka-
pılmadığı görülüyor. O, ömrünü, gezip-görmeye, yeni insanlar ve beldeler
tanımaya, onlar hakkında bilgiler edinmeye adamıştır. Seyahat hatırı için
pek
çok kimseyle, maitende bulunduğu kişilerle hoş geçinmek gibi zor bir işin
üs-
tesinden gelen Çelebi, uysal yaradılışlı, zekası, nüktedanlığı ve kültürü
saye-
sinde meclislerin neşesi olan, her yerde aranan pek sevimli bir zattı.
Bütün sa-
mimiliğine ve hoşgörüsüne rağmen, gördüğü uygunsuzlukları, açık veya
kapalı bir dille tenkid etmekten çekinmedi.
"Evliya Çelebi Seyahatnamesi" adıyla şöhret bulan eseri, özellikle geçen
yüzyıldan beri tarih ve etnografya araştırıcıları için çok ilgi çeken bir
kay-
nak oldu.
Seyyah olduğu kadar hattat, nakkaş, musıkişinas ve şair olan Evliya Çe-
lebi, Seyahatname'sinde şiirlerine de yer verdi.
Çok güzel bir taklitçi olan Evliya Çelebi, eserinde, tanıdıklarının gülünç
taraflarını açık bir dille anlattı. Anlatışında görülen mübalağaların
mizah
merakından kaynaklandığı ileri sürülür .
Güzel sesi ve hoş şohbetiyle, padişah, vezir ve komutanların dikkatini
çekti. Devrin en tanınmış şahıslarıyla konuştu. Eserinde onları hicvetmek-
ten çekinmedi. ''Seyahatname''nin hala zevkle okunması, biraz da bu özel-
liği yüzündendir .
Evliya Çelebi, seyahatnamesini kaleme alırken, Kazvini, Makrizi, Ta-
ber , Zehebi, Celalzade, Solakzade gibi yazarların eserlerinden de
faydalan-
mıştır.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
C.tesi Haz. 26, 2010 10:05 pm tarafından admino
» Baha Adını yollara yazdım
C.tesi Haz. 26, 2010 9:58 pm tarafından admino
» Damatlık Modelleri
Paz Tem. 19, 2009 12:34 am tarafından admino
» kendini tarif et resmini çıkarsın
Cuma Şub. 27, 2009 4:23 pm tarafından DeRBeDeR
» Onur AKın Geceyi Sana Yazdım
Cuma Şub. 27, 2009 4:04 pm tarafından DeRBeDeR
» Biraz kızıl biraz mavi, ebru gündeş
Ptsi Şub. 23, 2009 4:03 pm tarafından DeRBeDeR
» HuySuZ ve TaTLi KadiN
Cuma Şub. 20, 2009 5:51 pm tarafından DeRBeDeR
» hata kodlarıyla ilgili yardım
Perş. Şub. 19, 2009 8:13 pm tarafından DeRBeDeR
» msn titreşimi yerine müzik çalsın
Perş. Şub. 19, 2009 8:11 pm tarafından DeRBeDeR